yıllar geçtiğinde, dağ kadar kocaman bir zaman hissiyatı aradığımızda bu günleri hatırlamalıyım bence. bu günler benim 20li yaşlarımın ilk yılının ortaları. üniversite çağları.
rüyalar görüyorum. savaşın ortasında, yıkık dökük bir duvarın önüne sığınmış iki kardeş. beni bu savaşın ortasında her an savaşa atlayamayacak kadar sindiren, elleri yara ve yüzü korku içindeki beni izleyen canavarların içi ne kadar rahat?
oysa ben kendi olma çabamdan vazgeçersem bugüne kadar geçen her an zehir olur.
konuşuyorum boşluğa. yalvarıyorum gözyaşları içinde, nafile.
güzel zamanlar geçirmeyi ihmal etmiyorum, geziyorum, dinliyorum ve gözlüyorum her şeyi. baya da düşünüyorum. kararlar verip hayal sandığımı temizliyorum. başka sandıkları dolduruyorum. dosyalara fotoğraflar biriktiriyorum. görüş alanımdan kareler olduğundan çoğunlukla içinde ben yokum.
ben ordayım ben burdayım. ben geçen saatlerin hızı konusunda kendimle savaşırken, bu savaşta aynı safta yer aldığım insanlara da güzel zamanlar geçirsinler diye uğraşıyorum. yalnız hissetmesinler, bendeki parçalardan kendilerine eklesinler diye. iz bırakayım da varlığım bir anlama kavuşsun diye.. huzur vaat eden mutluluk vaat eden konuşmalar yapıyoruz, daha iyiye nasıl gideriz diye anılarımıza yenilerini katıyoruz kahvelerle, yürüyüşlerle, yolculuklarla. yollarda anılar hiç bitmez. bir koltuk bir muavin bir gülümseme 2 dedikodu yeni hayatlar demektir belki de.
hayatı birleştireceğiniz insanlar aramadan bulmaya yarar yolculuklar. ayak bastığınız her yeri sokak size daha önceki adımların hislerinden katar, daha güçlü adım atarsınız o sokaklarda bir dahaki seferlerde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder