Mutluluk siradanlikta mi sakli? Sıradan, normal bir hayat yaşadığından insan beklentiler belli bi düzeyde kalıyor ve her şey yolunda. Koreli bi abi var, taekwondo hocası, aileyle mutlulugu eslestirmis kalabalık da bir aile kurmuş, tahminen geleneksel rollerle hayatını sekillendirmis ve inanılmaz sevgi dolu. Sevgi olduğunda birçok şeyin üstesinden gelineceğini kanıtlamış, ve öğüt veriyor: evlenin. Sevgi diyor önce aileden başlar. Aileden gördüklerin sana yeni bi aile kurmak için imkanlar tanır ve sen de hayat arkadaşınla yeni bir aile kurup o sevgiyi çocuklarına aktarirsin. Bu bir kadın ve bir erkek arasında oluşur, sevgi birçok parçayı içinde barındırır ve hayatta mühim olan bu parçaları bir araya getirip mutlu olmaktır. Birbirini tanımaya başlayarak girdiğiniz yolda evlilik, çocuklar, yaşananlar ve birbirinize gösterdiğiniz anlayış, paylaşım birbirinizi daha çok tanımanıza ve daha çok sevmenize yol açar.
Tanışma hikayelerini anlatırken bile gözleri parlıyor youngdak abimizin. Te dünyanın öteki ucundan yasanan hikayeleri dinlemek de benim gözümü yaşartıyor..
Aslında bu geleneksellik normal hayatları doğuruyor bana kalırsa, ve anladığım kadarıyla sıradışı hayatlara yer vermiyor ve kendi içinde bir mutluluk illüzyonu yaratıyor.
.
26 Mart 2015 Perşembe
12 Mart 2015 Perşembe
Travel it leaves you speechless then turns you into a storyteller
yolla ilgili şeyler hoş geliyor hep. kaçış hep iyi geliyor iyi edemediklerimize. oysa mücadele ruhumuzda yok. var da kalmakla mücadelemizde baştan yeniğiz, kalamıyoruz.
dürüst olmak gerekirse majör depresyon dedikleri bozukluğu yaşamışım dönem dönem, uzun uzun. sık sık intihar düşünceleri, yalnızlık düşünceleri.. baya kötü günler geçirdiğimi hatırlıyorum şu an o belirtilerin yokluğunda hissettiğim mutlulukla. mesela şu an kimse için duyduğum gereksiz sorumluluk hissinin gerginliği yok üzerimde. yalnızım hakikaten, dokunuşlar eksik kalıyor falan iyice.
aslında şu an yapmam gereken biraz planlı bir şekilde çalışmak sadece. sınavlara zamanında çalışmak, öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmek. zamanı verimli geçirmek istiyorum amerikaya gidene kadar.. bu senem de boş geçmesin.
zihnim de bomboş amk. düşünemiyorum ki yazayım. aslında çok konuşan insanları kıskanıyorum çoğu zaman. çok da sevmiyorum gerçi, susmayı erdem sananların geldiği bir yerden geliyorum ben de. aslında düşününce zamanım güzel geçiyor. staja gidiyorum, dersleri dinlemeye çalışıyorum. kızlarla ders aralarında takılıyoruz fena geçmiyor, hiçkimse olmamasındansa seni tenefüse çıkartacak birileri olması güzel. hayatıma kimseyi almadığımdan ve bugün flört tekliflerini bile reddettiğimden olacak çok boş vaktim var. bütün taekwondo derslerine gidiyorum. aslında bir gün amerikan kızları evde ağırlamam gerekiyor ama nasıl hazırlık yapıyım, ne zaman gelsinler bir türlü kestiremediğimden çağırmıyorum. zaten kimseyle bi şey yapasım da gelmiyor ama yapsak iyi de olur bi yandan falan filan.
7-8 mart antalya gezim de aile ilişkileri babında annemle babamı anlamak adına bana çok şey kattı.
kurumda hep ççocuklarla muhattap oluyorum, bugün de 12 mart. bi seminere gittik, anababalara oyun terapisi eğitimi ile ilgili, bir anaokuluna, hem de baya lüks. işte güzel güzel akıllı veletler. hiç kabarmayan analık damarım kabarmıyor arkadaş. allaam nolur bugünkü aklımda bana mantıklı gelen bu çocuksuzluk fikrim hiç değişmesin. maceracı olayım, dünyayı tanıyayım, bunun için hep harika fırsatlarım olacak ve ben onları değerlendireceğim.
yolla ilgili şeyler hoş geliyor hep. kaçış hep iyi geliyor iyi edemediklerimize. oysa mücadele ruhumuzda yok. var da kalmakla mücadelemizde baştan yeniğiz, kalamıyoruz.
dürüst olmak gerekirse majör depresyon dedikleri bozukluğu yaşamışım dönem dönem, uzun uzun. sık sık intihar düşünceleri, yalnızlık düşünceleri.. baya kötü günler geçirdiğimi hatırlıyorum şu an o belirtilerin yokluğunda hissettiğim mutlulukla. mesela şu an kimse için duyduğum gereksiz sorumluluk hissinin gerginliği yok üzerimde. yalnızım hakikaten, dokunuşlar eksik kalıyor falan iyice.
aslında şu an yapmam gereken biraz planlı bir şekilde çalışmak sadece. sınavlara zamanında çalışmak, öğrenebildiğim kadar çok şey öğrenmek. zamanı verimli geçirmek istiyorum amerikaya gidene kadar.. bu senem de boş geçmesin.
zihnim de bomboş amk. düşünemiyorum ki yazayım. aslında çok konuşan insanları kıskanıyorum çoğu zaman. çok da sevmiyorum gerçi, susmayı erdem sananların geldiği bir yerden geliyorum ben de. aslında düşününce zamanım güzel geçiyor. staja gidiyorum, dersleri dinlemeye çalışıyorum. kızlarla ders aralarında takılıyoruz fena geçmiyor, hiçkimse olmamasındansa seni tenefüse çıkartacak birileri olması güzel. hayatıma kimseyi almadığımdan ve bugün flört tekliflerini bile reddettiğimden olacak çok boş vaktim var. bütün taekwondo derslerine gidiyorum. aslında bir gün amerikan kızları evde ağırlamam gerekiyor ama nasıl hazırlık yapıyım, ne zaman gelsinler bir türlü kestiremediğimden çağırmıyorum. zaten kimseyle bi şey yapasım da gelmiyor ama yapsak iyi de olur bi yandan falan filan.
7-8 mart antalya gezim de aile ilişkileri babında annemle babamı anlamak adına bana çok şey kattı.
kurumda hep ççocuklarla muhattap oluyorum, bugün de 12 mart. bi seminere gittik, anababalara oyun terapisi eğitimi ile ilgili, bir anaokuluna, hem de baya lüks. işte güzel güzel akıllı veletler. hiç kabarmayan analık damarım kabarmıyor arkadaş. allaam nolur bugünkü aklımda bana mantıklı gelen bu çocuksuzluk fikrim hiç değişmesin. maceracı olayım, dünyayı tanıyayım, bunun için hep harika fırsatlarım olacak ve ben onları değerlendireceğim.
4 Mart 2015 Çarşamba
3 Mart 2015 Salı
neyim var benim??
kimseyle iletişmek istemiyorum ama yapmak istediğim şeyler de var. bu döneme dair planlar..
ama şu an pek odamdan çıkmak istemiyorum. iştahım yerinde ve delirdiğimi de düşünmüyorum. her zamanki huysuzluklarım. gerçi bağğğzı şeyler aklıma geldiğimde içimden ağlamak geliyor ve kendimi tutamıyorum. bu haftada 4-5 kez olabiliyor. yoksa gündelik hayatımı çok normal devam ettiriyorum. kimseyle flört etmiyorum. aslında bikaç insan var ancak kimseyi istemiyorum. 100 gün sonra amerikada çok güzel bir hayata başlamayı istiyorum. parayı hazırlamış babam ama vize işleri var işte bi de, hala kesinleşmedi işte. neyse o heyecanlar da gelip geçicek umarım güzel bi şekilde sonuçlanarak. bir psikolog olmayı öğrenmek kendine müdahale etmeyi gerektiriyor benim anladığım kadarıyla. hatta en çok 'anladığım kadarıyla' ile başlayan cümleler kurarak, 'önyargısız' bakmayı bilen, 'ahlaki yargıları' tarafsızlığın önünde tutmayan, kişiye ne yapacağını söylemeyen ama kendi tercihlerini yapmasını sağlayan, bi de danışanın söylediklerini evirip çeviripi geri aktaran insanüstü kişilik. şimdi ben bunları içselleştirmeye çalışırken tabi ki bazı şeyleri de aşmam gerekiyor. mesela sorunları dışsal sebeplere bağlamaktan vazgeçme, çözüm odaklı davranmak filan..
tam bunları yazarken pınar mesaj atıyor ama uçak biletini gidiş alsak sadece diyor.. götlük yapıyor da şimdi ben ne yapayım. çözüme odaklanıyoruz. sakin oluyorum falan. hay adaletine dünya! hay hayallerinle oynayanların aklına..
kimseyle iletişmek istemiyorum ama yapmak istediğim şeyler de var. bu döneme dair planlar..
ama şu an pek odamdan çıkmak istemiyorum. iştahım yerinde ve delirdiğimi de düşünmüyorum. her zamanki huysuzluklarım. gerçi bağğğzı şeyler aklıma geldiğimde içimden ağlamak geliyor ve kendimi tutamıyorum. bu haftada 4-5 kez olabiliyor. yoksa gündelik hayatımı çok normal devam ettiriyorum. kimseyle flört etmiyorum. aslında bikaç insan var ancak kimseyi istemiyorum. 100 gün sonra amerikada çok güzel bir hayata başlamayı istiyorum. parayı hazırlamış babam ama vize işleri var işte bi de, hala kesinleşmedi işte. neyse o heyecanlar da gelip geçicek umarım güzel bi şekilde sonuçlanarak. bir psikolog olmayı öğrenmek kendine müdahale etmeyi gerektiriyor benim anladığım kadarıyla. hatta en çok 'anladığım kadarıyla' ile başlayan cümleler kurarak, 'önyargısız' bakmayı bilen, 'ahlaki yargıları' tarafsızlığın önünde tutmayan, kişiye ne yapacağını söylemeyen ama kendi tercihlerini yapmasını sağlayan, bi de danışanın söylediklerini evirip çeviripi geri aktaran insanüstü kişilik. şimdi ben bunları içselleştirmeye çalışırken tabi ki bazı şeyleri de aşmam gerekiyor. mesela sorunları dışsal sebeplere bağlamaktan vazgeçme, çözüm odaklı davranmak filan..
tam bunları yazarken pınar mesaj atıyor ama uçak biletini gidiş alsak sadece diyor.. götlük yapıyor da şimdi ben ne yapayım. çözüme odaklanıyoruz. sakin oluyorum falan. hay adaletine dünya! hay hayallerinle oynayanların aklına..
28 Ocak 2015 Çarşamba
26 Ocak 2015 Pazartesi
Engin geçtan okuyun.
Şahane bi psikanalist.
Bazen onu okuyunca bi şeylere daha çok anlam verebiliyorum.
Bazen her şey yoluna girecekmis gibi geliyor, doğru kararlarla beni tatmin edecek şeyler yapacakmışim gibi..
Son 10gün sonsuz bi boşlukta geçti. Bu boşlukta bazı sorularıma cevaplar buldum. Ne bekledigime dair, elimde neler olduğuna dair net cevaplarım oldu. Bazı kuramcıların dediklerine göre bi dönemin çok başarılı gecmesi ya da cok başarısız geçmesi o döneme saplanmaya sebep oluyor. Benim lise ergenlik yıllarımdan kalan hakiki eksiklikler var imiş. Şu 10günde bu eksiklerin bazılarının değişmez gerçekler olduğunu anladım en azından. Beklentilerim hep farkliyken elimdekiler beni doyurmuyordu. Çoğu noktada istediğime ulaşmadığım için mutsuz oluyormusum falan. Ama ne bunları anlamaya zaman buldum son yıllarda ne de bunlardan kurtulabildim. Farkında oldukça kabullenmek daha kolay oluyor, biraz yaş da alınca büyüyorsun mental olarak. Tam olarak olgunlaşma dedikleri..
Ben yalnızlığı seviyorum hep. Tüm yaşananlardan sonra.. Kimsenin hayatına dahil olmamak.. Kimseye hesap vermemek.. Hesap beklememek.. Ne büyük lüksler benim için. Aslında yalnızlık 'alone' olan, 'lonely' değil. Lonely dediğin daha acınası. Benim kendimi avutacak kadar güzel kurduğum ve sahip olduğum arkadaşlarım var.
Ergenlikten kalma problemleri çözüyorum, ö. meselesi yine o kadar yoğun ki kafamda, geceleri ağlayarak uyuyorum yine, kendi kendime yuzlesiyorum öyle pek bi sonuca da ulaşamıyorum ve öylece geçiyor günler çelişkilerle. İnsanız sonuçta diyorum, acı da ayrılık da mutluluk da bizim içindi. Hepsini tattık. Artık ayrılığı kabullenip paralel evrenlerin birinde mutlu yaşadığımızı düşünebiliriz..
Bütün fallar yol diyor, aklında yol var diyor. Yolda olmak kolay anlamıyorsunuz. Benim için hayatı kolaylaştıran kıymetli zaman dilimleri..
Vardığım yer amacımı daha kıymetli bir noktaya taşıyor. Bunun tartışılacak çok bi yanı yok. Hiçbir yanı yok demiyorum, çok bir yanı yok diyorum. Illa ki görüşlerim sizin tarafinizdan deateklenmiyor olabilir, kendi düşündüklerinizi empoze etmeye calisabilirsiniz ancak bunun bir anlam belirtmeyecegi aşikar. Ben kafasına koyduğunu yapan inatçı ve istikrarlı bir velet idim. Inadimdan pek bi şey yitirmedim, biraz törpü gördüm o kadar, o da olgunlaşma sayılabilir.
Inadim, soğukluğum ve nemrutlugum bir koruyucu kabuk görevi gördü onca zaman, yeni zamanlarda da insanlardan uzaklasmama sebep olmakla birlikte, boşuna yasanmisliklardan da uzak durmamı sağladı. Bazı meseleleri ifade ediş biçimi o kadar sündürülüyor ki çoğunlukla günlük hayatın sıradan işleri birer dev haline geliyor gözümüzde. Oysa bana çok anlaşılır gelen meseleler için harcanan bu çaba ve emeği gördükçe üzülmemek elde değil. Ben de boşuna üzülüp sinirlenecegime meselelere mesafeli duruyorum. İnanın hayat böyle daha güzel..
Şahane bi psikanalist.
Bazen onu okuyunca bi şeylere daha çok anlam verebiliyorum.
Bazen her şey yoluna girecekmis gibi geliyor, doğru kararlarla beni tatmin edecek şeyler yapacakmışim gibi..
Son 10gün sonsuz bi boşlukta geçti. Bu boşlukta bazı sorularıma cevaplar buldum. Ne bekledigime dair, elimde neler olduğuna dair net cevaplarım oldu. Bazı kuramcıların dediklerine göre bi dönemin çok başarılı gecmesi ya da cok başarısız geçmesi o döneme saplanmaya sebep oluyor. Benim lise ergenlik yıllarımdan kalan hakiki eksiklikler var imiş. Şu 10günde bu eksiklerin bazılarının değişmez gerçekler olduğunu anladım en azından. Beklentilerim hep farkliyken elimdekiler beni doyurmuyordu. Çoğu noktada istediğime ulaşmadığım için mutsuz oluyormusum falan. Ama ne bunları anlamaya zaman buldum son yıllarda ne de bunlardan kurtulabildim. Farkında oldukça kabullenmek daha kolay oluyor, biraz yaş da alınca büyüyorsun mental olarak. Tam olarak olgunlaşma dedikleri..
Ben yalnızlığı seviyorum hep. Tüm yaşananlardan sonra.. Kimsenin hayatına dahil olmamak.. Kimseye hesap vermemek.. Hesap beklememek.. Ne büyük lüksler benim için. Aslında yalnızlık 'alone' olan, 'lonely' değil. Lonely dediğin daha acınası. Benim kendimi avutacak kadar güzel kurduğum ve sahip olduğum arkadaşlarım var.
Ergenlikten kalma problemleri çözüyorum, ö. meselesi yine o kadar yoğun ki kafamda, geceleri ağlayarak uyuyorum yine, kendi kendime yuzlesiyorum öyle pek bi sonuca da ulaşamıyorum ve öylece geçiyor günler çelişkilerle. İnsanız sonuçta diyorum, acı da ayrılık da mutluluk da bizim içindi. Hepsini tattık. Artık ayrılığı kabullenip paralel evrenlerin birinde mutlu yaşadığımızı düşünebiliriz..
Bütün fallar yol diyor, aklında yol var diyor. Yolda olmak kolay anlamıyorsunuz. Benim için hayatı kolaylaştıran kıymetli zaman dilimleri..
Vardığım yer amacımı daha kıymetli bir noktaya taşıyor. Bunun tartışılacak çok bi yanı yok. Hiçbir yanı yok demiyorum, çok bir yanı yok diyorum. Illa ki görüşlerim sizin tarafinizdan deateklenmiyor olabilir, kendi düşündüklerinizi empoze etmeye calisabilirsiniz ancak bunun bir anlam belirtmeyecegi aşikar. Ben kafasına koyduğunu yapan inatçı ve istikrarlı bir velet idim. Inadimdan pek bi şey yitirmedim, biraz törpü gördüm o kadar, o da olgunlaşma sayılabilir.
Inadim, soğukluğum ve nemrutlugum bir koruyucu kabuk görevi gördü onca zaman, yeni zamanlarda da insanlardan uzaklasmama sebep olmakla birlikte, boşuna yasanmisliklardan da uzak durmamı sağladı. Bazı meseleleri ifade ediş biçimi o kadar sündürülüyor ki çoğunlukla günlük hayatın sıradan işleri birer dev haline geliyor gözümüzde. Oysa bana çok anlaşılır gelen meseleler için harcanan bu çaba ve emeği gördükçe üzülmemek elde değil. Ben de boşuna üzülüp sinirlenecegime meselelere mesafeli duruyorum. İnanın hayat böyle daha güzel..
23 Ocak 2015 Cuma
Bugün bisikletle sasalıya gittim.
Dediler.
Diyemedim ki demek ki iyisin artık, o kadar sağlıklı ve bunu bana söyleyebilecek kadar da cesur, olanların üstesinden gelecek kadar güçlü.
Diyemedim ki kimleydin, yoksa parkuru tamamladın mı bu sefer? tek gitmeyeceğini bilirim. Hatırladın mı 9.kilometredeki o dönüşten hemen önceki anı? Yasemin cafeye gidip çay içip oturdun mu? Uykusuz okudun mu yine?
Tek bi cümleden aslında çok daha iyi olduğunu, birlikte iyi olmasak bile yine de beni hatırladığını ve bi mesajla da olsa haber vermek istediğini çıkardım.
İyi ol hep, en iyisi.
Ne güzel..
Hep anılar var!
Kaydol:
Yorumlar (Atom)