I vow to help you love life,
to always hold you with tenderness,
and to have the patience that love demands.
to speak when words are needed
and share the silence when they're not.
to agree to disagree on red velvet cake.
and to live within the warmth of your hearth
and always call it home.
27 Eylül 2014 Cumartesi
25 Eylül 2014 Perşembe
hayat dediğimiz bu yaşam biçimi bizi sürükler değişik yerlere. planlar yapmaya zorlar ama olmaması için gereken tüm engelleri de ortaya koyar. kimimiz o engellere takılıp, düşe kalka yola devam ederken, kimimiz aynı gücü kendinde bulamayıp, düştüğü çukurda hayatta kalmaya devam eder. kimi öyle yüksek çukurdadır ki aslında çukurun içinde olduğunu unutup, yüksekten baktığını sanır hayata. bazen gökyüzüne yakın olmak, yaşanamamış koca bir hayatı izlemeyi kolaylaştırır. gökyüzünden bakarken dünyaya her şey küçücüktür ve her şey daha kolay çözülür sanki.
oysa yer yüzünde daha farklı gerçekler vardır. sahip olduklarımız ve arzuladıklarımız vardır. bu gerçekleri kabul ettiğimizde belki de bize biçilen rolleri farklılaştırabiliriz. aslında beklenti öyle olduğu için öyle olması gerektiğine inandırılmış hayatlardan kopup kendi kaderimizi yazabiliriz. insanoğlu öngörmeyi sever, yaşanacaklara hazırlıklı olmak ve önlem almak adına ne yaşayacağını kestirmek için birçok yol kullanır. ve gene planlar yapar aynı kısır döngü içinde.
oysa yer yüzünde daha farklı gerçekler vardır. sahip olduklarımız ve arzuladıklarımız vardır. bu gerçekleri kabul ettiğimizde belki de bize biçilen rolleri farklılaştırabiliriz. aslında beklenti öyle olduğu için öyle olması gerektiğine inandırılmış hayatlardan kopup kendi kaderimizi yazabiliriz. insanoğlu öngörmeyi sever, yaşanacaklara hazırlıklı olmak ve önlem almak adına ne yaşayacağını kestirmek için birçok yol kullanır. ve gene planlar yapar aynı kısır döngü içinde.
23 Eylül 2014 Salı
Dedim ki bu sene farkli olacak, karakterim gelisiyor, ben olgunlasiyorum. Ama gecen seneden bu zamana degisenler. Gercekten nefret doluyum bu sefer. Cunku nefret ediyorum herkesin her aklindan geceni soyleme özgürlüğüne sahip olusuna. Ozgeden de nefret ediyorum ozgurden de. Başıma aldigim tum dertlerden sorumlu olsam da kurtulsam da gecmiyor.. af mi edeyim ? Nasil unutayim olanları? Nasil yasanmamis gibi davranayim ? Her sey dun gibi.. gecmiyor. Kaçıp gidemiyorum da. Uyku anca, bas agrilari.. neden ya neden. Neden her gunumu mahvetmek icin uğraşıyorsunuz? Nasil basariyorsunuz
20 Eylül 2014 Cumartesi
19 Eylül 2014 Cuma
ulan düşünsenize şu an ne acayip şeyler oluyor dünyada. ne dramlar komediler yaşanıyor biz yataklarımızda kıç büyütürken. kimisi kafayı çekmiş, başka bir boyutta kendi senaryosunu yazıyor, kimisi asla kendisinin seçemediği hayatta başrol oynuyor, kimisi bir robot misali zorunda olduğu şeyleri yaparken, her gün aynı şeylerden bahsediyor, kimisi asla ötesini göremiyor. genelinin kafası pek basmıyor yaşadığı dünyaya. uyanıp okuluna gidip aynı şeylerden bahsedip geri dönmeyi hayat sanıyor. hayatta kalmayı, nefes almayı yaşamak sanıyorlar. yaşam öyle ince bir çizgide kendini sunuyor ki insana, yaşamdan alabileceğin maksimum keyif için o çizgiyle barışık olmak gerekiyor. hayattan doyum almak için insani değerleri de ön plana katmak gerekiyor. ön plandakiler hayatınız öyle şekillendiriyor ki, yaşadım demek zorlaşıyor.
ben zorlanıyorum bazen baş etmekle, hayatla. en çok kendimle baş ediyorum. kafama taktıklarımla, büyüttüklerimle, üzüldüklerimle geçen zamanlara bakıyorum. nafile geçmiş zamanlar beni kızdırıyor. hiç olmayacak insanlara verdiğimiz değerler bizi hiçleştirirken başkalarının kibrine de bencilliğine de yağ sürüyor. oysa hiç gerek yokmuş hırpalanmaya. buradan çıkardığımız dersler yanımıza kar kalsa da, geçmeyen şeyler oluyor. şu anki kızgınlığım gibi. neden bu kadar kibirli birini hayatına sokarsın ki? sana hangi yüzle söylediği belli olmayan şeylere cevap verirsin ki? dünyada neler olduğunu düşünürken aslında böyle küçük meselelerle uğraşan küçük dünyalarımız, yeni sezonda böyle şeylerin olmayacağını müjdeler, kızgın olduğum tüm insanların hakkından gelmeyi diler.
ben zorlanıyorum bazen baş etmekle, hayatla. en çok kendimle baş ediyorum. kafama taktıklarımla, büyüttüklerimle, üzüldüklerimle geçen zamanlara bakıyorum. nafile geçmiş zamanlar beni kızdırıyor. hiç olmayacak insanlara verdiğimiz değerler bizi hiçleştirirken başkalarının kibrine de bencilliğine de yağ sürüyor. oysa hiç gerek yokmuş hırpalanmaya. buradan çıkardığımız dersler yanımıza kar kalsa da, geçmeyen şeyler oluyor. şu anki kızgınlığım gibi. neden bu kadar kibirli birini hayatına sokarsın ki? sana hangi yüzle söylediği belli olmayan şeylere cevap verirsin ki? dünyada neler olduğunu düşünürken aslında böyle küçük meselelerle uğraşan küçük dünyalarımız, yeni sezonda böyle şeylerin olmayacağını müjdeler, kızgın olduğum tüm insanların hakkından gelmeyi diler.
16 Eylül 2014 Salı
kırıklarını aldırdım ruhumun
ruhumun da saclarımın da kırıklarını aldırdım bugün, saçlarımı kestirdim biraz, ve o kadar çok saçım döküldü ki o kadar canım yandı ki saçlarım kesilirken, ruhumu kangrenlerinden kurtarıyorum dedim. ruhumuzun kırıklarından kurtulalım ki daha sağlıklı uzasın
15 Eylül 2014 Pazartesi
dağları yendim
Icimde güzel şeyler oluyor. Aslinda hayatımda hiçbir netlik yok. Sanırım hayatımın en güzel günüydü bugün. Buna bile kesin diyemiyorum :D ama oyleydi bu sefer cidden. istanbuldayim ve tekim. Dünyaları kurtaracak bir haldeyim. Sabah kalkıp yollara düştüm tek başıma.. kapalıçarşı dan başlayıp, sultanahmetle devam eden, dikilitas, yerebatan sarniciyla büyüleyen bir yolculuğa başladım. Sonra topkapı sarayına gittim, didik didik her şeyi görmeye çalışırken bi odaya giriş icin olan kalabalığa girip girmemek üzere uzunca düşündükten sonra, geldim o kadar, bekleyeyim diyerek beklemeye başladım. Sırada orta yaşlı, tatlı hafif şımarık bir kadınla birkaç kez gulumsedik ve içeri girerken konuşmaya başladı where are u from diyerekten, sarayın geri kalan tüm yerlerini beraber dolaştık ve müthişti benim için. Cindy ablamizin benim yaşında kızı olduğunu hesaba katarsak annemle falan yaşıt olmasi lazım en az. Ablamiz hong konglu. United nations için calisiyormus, eşi fransız ve pariste yasiyorlarmis. Seyahat etmeyi çok sevdigimden bahsettigimde o da cok sevdigini ve gezerken calisabilecegi bir hayat seçtiğini söyledi. Yolun geri kalanina birlikte devam ettik, alisveris yapmak istedigini soylemisti ki yuruyerek tekrar kapalicarsiyi bulduk,dolastik ettik ve parise gidersem otelde kalmama gerek olmadığını, onun evinde kalabilecegimi soyledi ve kartını verdi, ablamiz CEOymus :D neyse Kapalicarsidan ciktiktan sonra onu tramvaya bindirdim çünkü taksime dönecekti, ben de kaldığım yerden devam ederim diye düşünürken sonradan masumiyet müzesine gitmeyi düşündüğüm aklima geldi ve ben de birkaç sonraki tramvayla taksime gitmeye başladım. İndiğimde tekrar cindy ablamizi gördüm sürpriz bir sekilde sarıldık opustuk. O mikemmel yokuslari beraber güle güle çıktık, bana hayatina dair müthiş tavsiyeler verdi,hiç unutmam sanki cindyyi. Parise davet etti tekrar, cektigimiz selfieyi mail aticak daha......
Sonra oteline dönecekti tabi gene ayrıldık. Istiklal caddesinden geçip masumiyet muzesini bulmak icin ugrastim ben de, baya yokus indim çıktım zar zor buldum derken bugun pazartesi diye gapaliymis. MÜTHİŞ BİR HAYAL KIRIKLIGI. Neyse görmüş kadar oldum. Sonraa sonra istiklalin ara sokaklarina girdim çıktım, meydanda bir chai-latte ictim, baharatlı ve içtiğim en iyi kahvelerden birisiydi. kahvemi içerken oradaki dergilerden birine el atıp okumaya basladım ve gerçekten cok acayipti benim için, 3 gün önce arkadaşımla konuştuğumuz, yaradılış efsaneleri ve düşünme, düşüncenin dile etkisi, kavramsallaştırma konularını içeren yazılar vardı, siyah sanat dergisinde, dehşet içinde okudum. sonra çapanın oralardaki eve döndüm, izmir'e dönmeye karar verdim, aslında istanbulu hiç bırakmak istemedim, yürüdüğüm 15 km yol, onlarca şey ifade ediyordu, her adımda yeni bir tad var o şehirde, her baktığın yerde bir başkalık. yine de içimdeki ses bana dön dedi, müthiş bir gezi oldu
Sonra oteline dönecekti tabi gene ayrıldık. Istiklal caddesinden geçip masumiyet muzesini bulmak icin ugrastim ben de, baya yokus indim çıktım zar zor buldum derken bugun pazartesi diye gapaliymis. MÜTHİŞ BİR HAYAL KIRIKLIGI. Neyse görmüş kadar oldum. Sonraa sonra istiklalin ara sokaklarina girdim çıktım, meydanda bir chai-latte ictim, baharatlı ve içtiğim en iyi kahvelerden birisiydi. kahvemi içerken oradaki dergilerden birine el atıp okumaya basladım ve gerçekten cok acayipti benim için, 3 gün önce arkadaşımla konuştuğumuz, yaradılış efsaneleri ve düşünme, düşüncenin dile etkisi, kavramsallaştırma konularını içeren yazılar vardı, siyah sanat dergisinde, dehşet içinde okudum. sonra çapanın oralardaki eve döndüm, izmir'e dönmeye karar verdim, aslında istanbulu hiç bırakmak istemedim, yürüdüğüm 15 km yol, onlarca şey ifade ediyordu, her adımda yeni bir tad var o şehirde, her baktığın yerde bir başkalık. yine de içimdeki ses bana dön dedi, müthiş bir gezi oldu
10 Eylül 2014 Çarşamba
9 Eylül 2014 Salı
8 Eylül 2014 Pazartesi
su saatler aslında bir şeylerin yıldönümü olarak kutlanabilirdi, aramızdaki sevgi olsaydı.
değer verdiğimiz şeyler ve hayallerimiz zıt olmasaydı birsen tezer bize hep eşlik edebilirdi. güzel duygular, samimiyet ve aşk, biz iyi insanlar olduğumuz sürece bize daha yakın olacak. arzuların peşine düşülen yavan ilişkilerde masumiyete yer yok. hep bir savaş hali. kimsenin sağ çıkamadığı, birilerinin hep daha ok yaralandığı meydan savaşları. kişilik çatışmaları. biz birbirimize uygun değildik savaşları. iyi ki olmuş dediğin her şeyin keşke, keşke olmasaymış dediğin halleri. en çok da kendinle çatışırsın, ben nasıl bu hale geldim, neden izin verdim bunların olmasına diye.
keşke sevseydik birbirimizi. o zaman bir anlamı olurdu bu kırılan kalplerin.
değer verdiğimiz şeyler ve hayallerimiz zıt olmasaydı birsen tezer bize hep eşlik edebilirdi. güzel duygular, samimiyet ve aşk, biz iyi insanlar olduğumuz sürece bize daha yakın olacak. arzuların peşine düşülen yavan ilişkilerde masumiyete yer yok. hep bir savaş hali. kimsenin sağ çıkamadığı, birilerinin hep daha ok yaralandığı meydan savaşları. kişilik çatışmaları. biz birbirimize uygun değildik savaşları. iyi ki olmuş dediğin her şeyin keşke, keşke olmasaymış dediğin halleri. en çok da kendinle çatışırsın, ben nasıl bu hale geldim, neden izin verdim bunların olmasına diye.
keşke sevseydik birbirimizi. o zaman bir anlamı olurdu bu kırılan kalplerin.
avrupa gezgini
2014-2015 sezonu başlarken şöyle bir rota hazırladım dostlar, ocak sonunda yola çıkıyorum, biletimi aldım Frankfurt'a. bütünlemeler bitsin, yola çıkıyorum. rota hazırlamak büyük bir keyif, okul açılsın hemen pasaportumu da alıyorum ve vize işlemlerine başlıyorum. interrail biletimi de alacağım. harika bir seyahat olacak!!!
gezgin ruhlar, yol sever, dillerinde hep gitmek olur ya, sonunda hayallerime gideceğim ben de :))
rotama ocağa kadar eklemeler çıkarmalar yapıp kusursuz hale getireceğim ve unutulmaz olacak.
bir gezgin dost der ki insan pergel gibi olmalı, bir ucu doğduğu topraklarda, diğer ucu dünyada. ben ayağımı çoktan dışarılara atmış olduğumdan, gerisi bir şekilde gelecek, çok heyecanlıııı
gezgin ruhlar, yol sever, dillerinde hep gitmek olur ya, sonunda hayallerime gideceğim ben de :))
rotama ocağa kadar eklemeler çıkarmalar yapıp kusursuz hale getireceğim ve unutulmaz olacak.
bir gezgin dost der ki insan pergel gibi olmalı, bir ucu doğduğu topraklarda, diğer ucu dünyada. ben ayağımı çoktan dışarılara atmış olduğumdan, gerisi bir şekilde gelecek, çok heyecanlıııı
Kaydol:
Yorumlar (Atom)
