im an alien im a legal alien im an english man in new york!!
sistit olup tane ilaç kullanmak nedir bilir misiniz? kırmızı işemek nedir? çok acıklı olum :(
resmen alkol aldım diye neler oldu!
o değil de benim programlı yaşamam lazım. pazartesi gelişim psikolojisi var, kuram işleyecekmişiz. salı pdr'den gelen bir hocayla counselting işleyeceğiz kitabını fotokopiciden alacağız (bu 1), çarşamba korunmaya muhtaç çocuklar için yapılcak çok şey var, aldığım ingilizce romanı okumam lazım (bu 2), çocuk hakları sözleşmesi çıktısı alıcak (bu 3), aile bakanlığının sitesinden bölümler okunup rapor yazılacak (bu 4), spss indirilecek (bu 5), klinik görüşme ve gözlem notları düzenlenecek ve psikanaliz kitabı okunacak, fotokopiciden notlar alınacak (bu 6), research grup çalışması için fikir üretilecek (bu 7), sosyal psikoloji konusu okunacak (bu 8).
ingilizce kitabını da 1hafta içinde sipariş edeceğim (9)
bu daha başlangıç <3 sıçtım la bu dönem
28 Şubat 2014 Cuma
21 Şubat 2014 Cuma
hayat kaçık bir uykudur
saat 2ymiş uykum yokmuş açmışım başım ağrıyomuş falan hiç sorun değil.
ya aslında geçiyor. birkaç saate uykum gelecek, uyandığımda baş ağrım geçecek sonra güzel bir kahvaltı yapacağım falan güzel olacak. döngü sona erecek tekrar acıkacağım. öğünler değişecek, masalar değişecek, masadakiler değişecek. hemen kalkıp gitmek isteyeceğimiz masalar olacak, hiç bitmesin diyeceğimiz yemekler, hep yanımda kalsın diyeceğiniz insanlar. yemekler bitecek ve insanlar gidecek. uykular gene kaçacak ama iştahınız kesilecek
ya aslında geçiyor. birkaç saate uykum gelecek, uyandığımda baş ağrım geçecek sonra güzel bir kahvaltı yapacağım falan güzel olacak. döngü sona erecek tekrar acıkacağım. öğünler değişecek, masalar değişecek, masadakiler değişecek. hemen kalkıp gitmek isteyeceğimiz masalar olacak, hiç bitmesin diyeceğimiz yemekler, hep yanımda kalsın diyeceğiniz insanlar. yemekler bitecek ve insanlar gidecek. uykular gene kaçacak ama iştahınız kesilecek
bin doz öfke
bu gündüz itibariylen yalnızlık sefamıza son veriyoruz. üstelik okul açılıyor. yine bir ton gürültü ve karmaşa aman yarebbi. bu dönem neler olacak kestirebiliyor muyuz?
hayattan beklentimiz nedir? hayat bizi daha nerelere sürükleyecek?
değişik insanlar var hayatımda. anlattıkları belki onların müthiş derecede inandıkları şeyler olsa da o konularda onlardan daha çok şey yaşamış biri olarak, yaşadıklarımı anlatamasam da çok tepeden bakıp değerlendirebiliyorum ama diyemiyorum mesela 'sandığınız gibi değil bu hayal ettiklerinizi yaşamak' onun yerine belki böylesi daha iyi olmuştur demekle yetiniyorum.
bazı babalar var mesela ya da anneler. doğru kabul edilen ama işin yanlışlığını da görüp çocuğuna kendi doğrusunu seçme özgürlüğü tanıyan. sonuçta istendik özelliklere sahip çocuklar yetiştiren. tamamen bağımsızlığını ilan etmemiş ama kendi yolunu bulabilen çocuklar. istenen koşullar altında yetiştirilmiş bireyler.
içten içe çok kızgın olduğumu fark ettim. annemle babama. evet eğitimli insanlar olmadıkları için yaptıkları yanlışları nasıl yaptıklarına ve gözden kaçırdıkları asıl doğruları nasıl kaçırdıklarına hem şaşırıyorum hem de gülüyorum. ama kızıyorum da elimde olmadan. çünkü hep elde edemediklerimi arzuluyorum ve artık problemin en başta başladığını düşünerek onları suçluyorum, farklı şartlarda her şeyin daha farklı olacağını bilmek de üzüyor beni.
az önce akın eldes belgeseli izledik, müzisyen olmanın hayallerini kurup, gemi inşaatı mühendisliği okumuş ama sonunda hayallerini gerçekleştirip müzisyen olmuş. babası hala iyi okullardan geçtin, öyle yapsan daha iyi şartlarda olmaz mıydın diyor. belki daha iyi şartlar olurdu ama bu kadar mutlu olur muydum orası şüpheli diyor. bunu izlerken babamla konuştuk, özgeyi alanyaya yerleştirip dönmüşler, hatun yaşama amacını bulmuş babam hala kpss diyor dershane diyor.
bir de şu aile modeli var ki kıskanılası, ne olursa olsun seni seveceğiz modelleri. başarısız olsan dahi sana saygı duyup desteğimizi esirgemeyeceğiz. ben o konuma hiç düşmedim ama düşmek bile korkutucu çünkü öyle olacağını hissetmiyorum. özge daha 24üne yeni girdi. sanki hayata çok geç kalmış gibi davrandılar, savundukları tek tez adam olun istiyoruz. olamıyoruz. zaten şartlarımız aynı değilken bizden esirgenen bağğğğğzı duygular bizi aşağı çekmiş hep. neden bu kadar suçlamacı yaklaşıyorum çünkü kızgınım. değiştiremeyeceğim gerçekler için, durup dururken yüzüme çarptığım bu gerçekler için tüm dünyaya kızıyorum bir de pms falan var her şeye kızdırtıyor!
şarkı gelsin sebastian! tık
hayattan beklentimiz nedir? hayat bizi daha nerelere sürükleyecek?
değişik insanlar var hayatımda. anlattıkları belki onların müthiş derecede inandıkları şeyler olsa da o konularda onlardan daha çok şey yaşamış biri olarak, yaşadıklarımı anlatamasam da çok tepeden bakıp değerlendirebiliyorum ama diyemiyorum mesela 'sandığınız gibi değil bu hayal ettiklerinizi yaşamak' onun yerine belki böylesi daha iyi olmuştur demekle yetiniyorum.
bazı babalar var mesela ya da anneler. doğru kabul edilen ama işin yanlışlığını da görüp çocuğuna kendi doğrusunu seçme özgürlüğü tanıyan. sonuçta istendik özelliklere sahip çocuklar yetiştiren. tamamen bağımsızlığını ilan etmemiş ama kendi yolunu bulabilen çocuklar. istenen koşullar altında yetiştirilmiş bireyler.
içten içe çok kızgın olduğumu fark ettim. annemle babama. evet eğitimli insanlar olmadıkları için yaptıkları yanlışları nasıl yaptıklarına ve gözden kaçırdıkları asıl doğruları nasıl kaçırdıklarına hem şaşırıyorum hem de gülüyorum. ama kızıyorum da elimde olmadan. çünkü hep elde edemediklerimi arzuluyorum ve artık problemin en başta başladığını düşünerek onları suçluyorum, farklı şartlarda her şeyin daha farklı olacağını bilmek de üzüyor beni.
az önce akın eldes belgeseli izledik, müzisyen olmanın hayallerini kurup, gemi inşaatı mühendisliği okumuş ama sonunda hayallerini gerçekleştirip müzisyen olmuş. babası hala iyi okullardan geçtin, öyle yapsan daha iyi şartlarda olmaz mıydın diyor. belki daha iyi şartlar olurdu ama bu kadar mutlu olur muydum orası şüpheli diyor. bunu izlerken babamla konuştuk, özgeyi alanyaya yerleştirip dönmüşler, hatun yaşama amacını bulmuş babam hala kpss diyor dershane diyor.
bir de şu aile modeli var ki kıskanılası, ne olursa olsun seni seveceğiz modelleri. başarısız olsan dahi sana saygı duyup desteğimizi esirgemeyeceğiz. ben o konuma hiç düşmedim ama düşmek bile korkutucu çünkü öyle olacağını hissetmiyorum. özge daha 24üne yeni girdi. sanki hayata çok geç kalmış gibi davrandılar, savundukları tek tez adam olun istiyoruz. olamıyoruz. zaten şartlarımız aynı değilken bizden esirgenen bağğğğğzı duygular bizi aşağı çekmiş hep. neden bu kadar suçlamacı yaklaşıyorum çünkü kızgınım. değiştiremeyeceğim gerçekler için, durup dururken yüzüme çarptığım bu gerçekler için tüm dünyaya kızıyorum bir de pms falan var her şeye kızdırtıyor!
şarkı gelsin sebastian! tık
17 Şubat 2014 Pazartesi
selam. dün fark ettiğim üzere 15 gün olmuş buraya geleli. 1 hafta daha tatilim var, 5 haftalık tatilimin 3'ünü kendi başıma geçirdim. 2 haftanın geçişini zaman kavramını kaybetmemle beraber hiç anlamadım. dün ve bugün biraz sıkıntılı geçti ama onun dışında iyi gibiyim. çoğunlukla özgürle oluşumuzdan belki fark etmedim bile nasıl geçtiğini. -30 iq ve +3 kiloyla dönülmüyorsa ona tatil denmez zaten :) şaka maka bu yaz tatili değildi ve ben yine de mal oldum. dizi ve film izlemekten gecelerim gündüze döndü. torrentten film indirme konusunda uzman oldum. ev işleri temizlik bulaşık yemekle vakit geçirdim ve uyudum. hasta oldum, hastayım diye götümü hiç kaldırmadım ama boğazım hala iyileşmedi. götümü kaldıramadığım için pilatese de bir türlü başlayamamıştım ama yarın başlıyorum çünkü kafalar gitmeye başladı :D
2tane bütünleme sınavına girdim, bir tanesiyle not yükselttim, diğeriyle umutsuz vaka olduğum bir dersten geçtim ya da hoca geçirdi bilemiyorum. 3 dönemdir ilk defa bir dönemi ders bırakmadan geçtim ortalama bir düzeyde.
şu gün itibariyle the walking dead dizisini yarıladım, zombilerden tiksindim.
Dan in real life (kardeşiyle aynı kadına aşık olan bir baba, kızları ve ailesiyle ilişkisi)
Hachiko (sahibine ölümüne sadık Hachi cinsi bir köpek)
Spirited away (ailesi başka bir şehre taşınan kızın ruhlar dünyasıyla başa çıkış öyküsü)
A dangerous method ( Freud ve Jung'un psikanalizin ortaya çıkış yıllarındaki ilişkileri, talking cure methodu)
Moneyball (kaybeden bir beyzbol takımına yapılan oyuncu seçmelerinde değişikliğe gidilmesi, oyuncuları matematikle seçmeleri sonucu üst üste kazanma rekorları kırmaları)
12 years a slave (özgür bir zencinin kaçırılarak köle olması, köleliği sürecinde yaşadıkları, dönüş hikayesi)
The soloist (şizofren bir çelloistin sokaklarda yaşarken bir gazeteci tarafından keşfedilişi)
They live (içimizde yaşayan uzaylılar, they live we sleep)
Crossroads (blues'un anavatanına dönen ve gerçek bir bluesman olmaya çalışan bir gitarist)
falan filmler izledim. 3ü hariç hep özgürle.
Kahvede Şenlik Var diye bir tiyatroya gittik, görücü usülü evlenmeyi düşünen bir kadın ve erkeğin tanışacakları kahvede önce garsonla tanışmaları ardından gelişen konuşmalar temalı biraz boş ama eğlenceli bir oyun denilebilir.
götümü kaldıramaz, işe yarar bir şeyler yapamazken kaygılarım daha da artıyor. mezun olunca ne olacak? benden bir bok olmaz gibi.
2tane bütünleme sınavına girdim, bir tanesiyle not yükselttim, diğeriyle umutsuz vaka olduğum bir dersten geçtim ya da hoca geçirdi bilemiyorum. 3 dönemdir ilk defa bir dönemi ders bırakmadan geçtim ortalama bir düzeyde.
şu gün itibariyle the walking dead dizisini yarıladım, zombilerden tiksindim.
Dan in real life (kardeşiyle aynı kadına aşık olan bir baba, kızları ve ailesiyle ilişkisi)
Hachiko (sahibine ölümüne sadık Hachi cinsi bir köpek)
Spirited away (ailesi başka bir şehre taşınan kızın ruhlar dünyasıyla başa çıkış öyküsü)
A dangerous method ( Freud ve Jung'un psikanalizin ortaya çıkış yıllarındaki ilişkileri, talking cure methodu)
Moneyball (kaybeden bir beyzbol takımına yapılan oyuncu seçmelerinde değişikliğe gidilmesi, oyuncuları matematikle seçmeleri sonucu üst üste kazanma rekorları kırmaları)
12 years a slave (özgür bir zencinin kaçırılarak köle olması, köleliği sürecinde yaşadıkları, dönüş hikayesi)
The soloist (şizofren bir çelloistin sokaklarda yaşarken bir gazeteci tarafından keşfedilişi)
They live (içimizde yaşayan uzaylılar, they live we sleep)
Crossroads (blues'un anavatanına dönen ve gerçek bir bluesman olmaya çalışan bir gitarist)
falan filmler izledim. 3ü hariç hep özgürle.
Kahvede Şenlik Var diye bir tiyatroya gittik, görücü usülü evlenmeyi düşünen bir kadın ve erkeğin tanışacakları kahvede önce garsonla tanışmaları ardından gelişen konuşmalar temalı biraz boş ama eğlenceli bir oyun denilebilir.
götümü kaldıramaz, işe yarar bir şeyler yapamazken kaygılarım daha da artıyor. mezun olunca ne olacak? benden bir bok olmaz gibi.
4 Şubat 2014 Salı
ne beklentilerle geldik günlere... nelere sahip olup nelerden vazgeçtik? nerelerden geçtik ama nereye varacağız? hiçbir şey eskisi gibi olmayacak evet. eskisi gibi olamayacağız. kolay değildi yaşananlar. beklenti dahilinde de değildi. yaşantılara açıktık da içinde bulunulan anı mahveden insanları bundan sonra hayatımızda güzel yerlere koyamazdık. koysak kendimize haksızlık etmiş olurduk. kendimizin hayat anlayışı için genelde sakin davranmak, fevri hareketlerde bulunmamak, sinir stres altında da ağzından çıkacakları düşünmek var. kendi kendimize yetmek temel amaç olsa da kendimizin olmayan bu dünyayı başkalarıyla paylaştığımızı unutmamak kenarda ve ulaşılabilecek yerlerde durması gereken amaçlardan. evet asıl amaç yalnız kalmamak, yalnız kalmak ihtimaline karşı hazır olda beklesek bile!
öyle küçük hesaplarım var işte benim de yanlış yapmiyim çok diye. bana yapılacak yanlışlara da hep hazırlıklı yakalanmadığım için, en kolay yoldan kaçtım ben de.
küçük hesaplar bence bunlar, bir nevi sinsilik. (güzel türkçemizde sinsilik diye bir kelimenin var oluşu takdire şayan gerçekten.)
neyse dediğim gibi dünya sandığımız, düşündüğümüz gibi bir yer değil. dünyadan kastım elbet yer küre değil. bizim dünyalarımız, kendi yarattıklarımız. en hümanist bakış açısıyla özgür insanın kendi kararlarını verdiği yer. seçimler yaptık, kararlar verdik. daha iyisinin olacağına inandık. vazgeçmemeyi öğrenememişiz. bilmediklerimizin içinde boğuluyoruz çünkü acı ve gözyaşı getiriyor.
öyle küçük hesaplarım var işte benim de yanlış yapmiyim çok diye. bana yapılacak yanlışlara da hep hazırlıklı yakalanmadığım için, en kolay yoldan kaçtım ben de.
küçük hesaplar bence bunlar, bir nevi sinsilik. (güzel türkçemizde sinsilik diye bir kelimenin var oluşu takdire şayan gerçekten.)
neyse dediğim gibi dünya sandığımız, düşündüğümüz gibi bir yer değil. dünyadan kastım elbet yer küre değil. bizim dünyalarımız, kendi yarattıklarımız. en hümanist bakış açısıyla özgür insanın kendi kararlarını verdiği yer. seçimler yaptık, kararlar verdik. daha iyisinin olacağına inandık. vazgeçmemeyi öğrenememişiz. bilmediklerimizin içinde boğuluyoruz çünkü acı ve gözyaşı getiriyor.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)