şu ufacık oda, 10 metrekare yok belki. biraz daha ışık gelmesin diye panjurları kapatılmış, daha büyük görünsün diye toplu tutulan, güzel koksun diye tütsüler yakılan, henüz 2 ayı dolmasa da 2 ayımın çoğunu geçirdiğim, düşüncelerim dolu, hayallerim dolu, ağlamalarıma ve sevişmelere şahit, bi tek bana ait yeni dünya. 2013ün son saatlerinde bunları yazmak lazım çünkü 2013ün götürdüğü birçok şeyin yanında getirdiği en iyi şey bu dünya! giden şeyler gelenlerle dolmuyor hiç.
2013ün en büyük yarası özge kaldı içimde. yıkılan kardeşlik, geri gelse de bir anlamı olmayacak o abla... benden götürdükleri merhamet duygusu.
hala eski kendi başına kalmayı seven çocuğum. hep kızıp yalnız kalmak istiyorum der çekilirdim, öyle ağlardım, artık çok ağlamıyorum öyle kendime kaçıp saklandığımda. hala kolay ağlıyorum, bazen ağlamalarımı düşünüp ağlayabiliyorum, yani gözlerim doluyor hiç yoktan. gerçi son gözümden yaş gelişi kaşlarımı alan kuaför sayesindeydi, o da enfeksiyon var diye 1 aydır kuaför yüzü görmeyen kaşlarım ipe gelmedi!
hepsi geçecek! yazan bir not vardı özge'nin masasında. geçiyor gerçekten. şükür enfeksiyon da geçti, bulanıklık da geçti geçecek. zor günler nasıl geçtiyse, biz nasıl atlattıysak kötü izler bırakan şeyleri öyle de güçlü olacağız. biz neler atlatmadık. şu izmir'de neler neler yaşandı da şu an bu sakinliğe eriştim, bir ben bilirim.
limonlu turtalar, baklavalar, cheesecakeler hepsi benim için. narlıdere yolunda sakız- çeşme- alaçatı isimlerinin birinin geçtiği bir tatlıcı var, çok şahane :D durup dururken narlıdere'ye falan gitmeye kalkarsınız falan belli mi olur?
benim düşüncelerim hep karışık, ordan oraya atlamadan edemiyorum. hareketli düşüncelerim olsa da sabit fikirlerim var.
sevince de bokunu çıkarmadan edemiyorum. Özgür'ü çarşamba perşembe cuma cumartesi pazar hep gördüm. HEp görüşsek, bence atacağımız adımlar bizi birlikte mutlu bir hayata götürür. konuşmaya çekindiğim şeyleri konuştuktan sonra hiç beklemediğim yönde güzel şeyler duyunca, böyle zaten çıkamadığım etki alanına biraz daha kapıldım. çarşamba o beklenmedik güzel şeylerden sonra enteresan şeyler de oldu, 'başıma hiç böyle bir şey gelmemişti' dedirteni korkutan ama kontrol altında durumlar yaşanan zamanlar yaşanıyor istenmeden. hayatta her şey başına gelebiliyor insanın. her insanın başına her şey gelmiyor ama olasılıklar...
kaliteli müzik, güzel yemek, şahane bir koku, şarap ve sevgiden doğan sevişme belki mumlar eşliğinde. her şey bizim için. ruhumuzu doyuran ve bir sonraki kararı verirken 'doğru' seçeneği seçmeye yarayan tüm insanlar. özgür ve ben.
hayır 2013 nasıl özetlenir? kasım aralık'ı 2013buçuk falan yapsak, kalan 10 aya bedel olur çünkü o derece yoğun geçti. 2013 kışı benim depresyonlarımla geçmişti, baharında az buçuk gezdim dolaştım, okulla uğraştım, sonra mayısta yunanistana gidip hayatıma bir feysbuk dilinde life event kattım. haziranda finallerim bittiğinde Özgür'le konuşma başlamam resmen bir dönüm noktası oldu. yaz tatilini göçebe geçirdiğim süreçte hep hep iletişim halinde oluşumuzdan sonra Eylül'de izmir'e dönüşle bir gece yarısı 5. katın çatısında bir öpücükle alevlendi her şey... sonrası malum sen ve ben, biz. öyle güzel oldu çok fazla, ilk aylar daha çok alışmamıştık birbirimize ama sonra büyük boşlukları doldurduk hayatlarımızdaki, şimdilerde 4 ay geçmişken her şey daha samimi, daha bir içtenleşti.
eylül ekim yine mi izmire geldim ben ayları oldu tabi, istenmediğin bir ev durumları, kaçacak delikler arıyorsun ve her fırsatta çıkabilcek çok sorun var. çözerik! ekimde bi süre ev aradık falan derken sonuna doğru bulduk ve ben bu radikal kararı açıklarken falan baya olaylı zamanlar yaşadık. nihayet tüm bu savaşları kasım başında verip 8 kasımda evime yerleştim. baya 2 ay geçmiş, zaman çok çabuk geçiyor. çabuk zamanlarda öğrendik ki kimsenin yapamazsın dediğini yapmak diye bir şey varmış.
aralık çok acyipti, 2 aralıkta gözümde bir enfeksiyonla uyandığımda başıma yıkılan dünyanın ağırlığı vardı. gelsin damlalar gitsin antibiyotikler, gelsin şişmiş gözler ve bir ton mutsuzluk! yanlış tedaviler, daha kötü olmalar, aciller tıplar vs. onca koşturmacayla geçip yılın son günü, artık iyi olduğumun müjdesi, dünyaya bulanık baktığım günler ve çok daha fazlası! hepsi geçiyor.
geçiyor ve güzel şeyler de karşına çıkarıyor ki umut sürsün, yaşama isteği devam etsin. yaşamın döngüsü demek ki böyle, doğanın kanunu. önce alıyor sonra veriyor.
hep almadan ve vermeyi öğrendiğinizde geri dönüşler çok daha pozitif olabiliyor aslında, karışık bir yıl özetlemesi oldu gibi ama gayet enerjik bir seneydi, her şeyi kaldırmak kolay değil sonuçta :)
yeni yıl bize zayıflık getirmesin, aşk olduğunda para olduğunda huzur olduğunda elbette ki her şey daha güzel. yeni yıl bize mutluluk getirsin, enerjimiz hep pozitif olsun, dileklerimiz kabul olsun. çok gezelim, Erasmus'u kazanıp gideyim, gelecek yılbaşını bambaşka bir ülkede geçireyim. sevdiklerimin kıymetini hep bileyim, sevdiklerimle beraber mutlu olayım, daha adil bir dünyaya el sallayalım.
30 Aralık 2013 Pazartesi
23 Aralık 2013 Pazartesi
acıyokrocky
niye bu sıkkınlık? sabah seni uyandıran düşünceler, kendini değiştiremeyeceğini de bildiğinden. reddedemeyeceğin gerçekler. mesela sevgiyi daha çok hissetmek istiyorsun, mesela özgeye kızgınsın. tanıyor ne mal olduğunu biliyor olsan da kızgınsın. kızdığın her şey beklemediğin hareketler değil, öylesine kızıyorsun. her şeyi bildiğin için kendine kızan malın tekisin sen.
yaşadığın her şeyin sorumluluğunu alman gerekiyor, yani farkında olman gerekiyor şu an ne varsa hayatında sen sebep olmuşsun iyisiyle kötüsüyle. yolları açmışsın, belki yollara taş koymuşsun ama hepsinde parmağın var. onun sana böyle davranmasında da, özgenin sana aldığı tavırda da, üst üste binen sorumluluklarında da pay hep senin. parasız kalmanın da, aldığın kötü notların da, 3 hafta boyunca içini kemirmiş göz enfeksiyonun da sorumlusu sensin..
hep daha çoğu
yetinmeyi bilmek
daha yenisi en iyisi
neredde?
yok lan nerde sende o şans o kafa. mallık baki kalır.
özgür bana gül aldı(18aralık2013). masamın üstündeydi, ben fark etmeden koymuş. salak salak mutlu olmuştum ben. suya koymuştum, dün bardağı devirdim yanlışlıkla dağıldı yaprakları. zaten kuruyacaktı ama dağılınca.. ne anlam yüklüyon ya. o dağıldı sen niye dağılıyon. duruyo işte goncası. sen bi goncadan daha mı az değerlisin?
elimi keseli 1buçuk ay oldu galiba. yara kapandı ama sızlıyor bazen. işaret mi bunlar acaba hep? biri gözümün önünde, öbürü hemen baktığı yerde? yanlışlarda mıyım ben?
acı yok rocky acı yok. kendini üzmek yok. sen atlatırsın, olmak istediğin yerler var, olacak. seni üzenlere her zaman hesap soramazsın sonuçta dünya da adil bir yer değil, keşke üzülmesen ama zamanı var her şeyin.. yetinmeyi bilmenin gerekmeyeceği günler gelecek, idare etmen gerekmeyecek.
yaşadığın her şeyin sorumluluğunu alman gerekiyor, yani farkında olman gerekiyor şu an ne varsa hayatında sen sebep olmuşsun iyisiyle kötüsüyle. yolları açmışsın, belki yollara taş koymuşsun ama hepsinde parmağın var. onun sana böyle davranmasında da, özgenin sana aldığı tavırda da, üst üste binen sorumluluklarında da pay hep senin. parasız kalmanın da, aldığın kötü notların da, 3 hafta boyunca içini kemirmiş göz enfeksiyonun da sorumlusu sensin..
hep daha çoğu
yetinmeyi bilmek
daha yenisi en iyisi
neredde?
yok lan nerde sende o şans o kafa. mallık baki kalır.
özgür bana gül aldı(18aralık2013). masamın üstündeydi, ben fark etmeden koymuş. salak salak mutlu olmuştum ben. suya koymuştum, dün bardağı devirdim yanlışlıkla dağıldı yaprakları. zaten kuruyacaktı ama dağılınca.. ne anlam yüklüyon ya. o dağıldı sen niye dağılıyon. duruyo işte goncası. sen bi goncadan daha mı az değerlisin?
elimi keseli 1buçuk ay oldu galiba. yara kapandı ama sızlıyor bazen. işaret mi bunlar acaba hep? biri gözümün önünde, öbürü hemen baktığı yerde? yanlışlarda mıyım ben?
acı yok rocky acı yok. kendini üzmek yok. sen atlatırsın, olmak istediğin yerler var, olacak. seni üzenlere her zaman hesap soramazsın sonuçta dünya da adil bir yer değil, keşke üzülmesen ama zamanı var her şeyin.. yetinmeyi bilmenin gerekmeyeceği günler gelecek, idare etmen gerekmeyecek.
11 Aralık 2013 Çarşamba
hiç ses yok şu an hiçbir yerde.
bazen duymamak iyi gelmiyor, ama kendine ayırdığın zaman olmasa sen bir hiçsin ve kendinle baş başa kalmak istemenin sebebi biraz daha kendinle kalmamak. çoğunluğun içinde ne kadar çok vakit geçirirsen patavatsızlığınla onları kaçırma ihtimalin yükseliyor, böyle ikircikli kendinden çelişkili şeyler.
sevgi her şeyin üstünden gelir. sevgi değil de belki güven. secure attachment. orada olduğunu bilirsen kendini güvende hissettiğin için, kafanı başka şeylerle meşgul edebilirsin.
kafamı meşgul edecek şeyler, fiziksel olarak beni mahvetmiş şeyler var. ruh ve beden sağlığı bütündür! benimki bir araya gelemedi henüz. birini yakalasam, diğerini yakalarken yine kaçırıyorum, galiba keçileri :/
gözümdeki enfeksiyon henüz geçmedi, hatta sol gözüme de bulaştı, çok zor bir hafta geçirdik Gözde'yle. Gözde olmasaydı her şey çok zor olurdu gerçekten, acımı da paylaştı, derdime de ortak oldu, iyileşiyo oluşuma da tanık oldu. her şeyiyle yanımda oluşunu hissetmem süreci hızlandırmış bile olabilir. Can ya o. içtenlik hissettiriyor kendini ve şükrediyorum gerçekten sahip olduklarım için.
gözlerim için canımı sıktıkça daha kötüye gidiyordu ve ağlamak daha kötü bir hale getiriyordu her şeyi, ben de bıraktım üzülmeyi ve iyiye gidiyor! geçecek ve kurtulacağım enfeksiyondan.
regl oldum bir de, onun sancıları da bambaşka zaten, yaşanılası :D
pilatese başladım yeniden, gözlerim izin vermedi ilk hafta gitmeme ama dün başladım ve gülerken bile karın kaslarım acıyor, ama mayıstan beri daha sağlıklı bir insanım, incelmiş, kilo vermişim. yağ oranım azalmış. böyle devam edeceğim.
ağrıların yükü geçer, bunların hepsi geçici şeyler. daha kalıcısı özge yok. özge zaten yoktu 1 aydır, ben bu eve taşındığım gün bir şokla beni terk etse de benim bir umudum vardı düzeleceğimize dair. sonra saçmasalak hftalar geçti, bilgisayarını istedi ki almaya geleceğinde de benim hala konuşup düzeleceğimize dair umudum vardı, ama işler öyle çirkinleşti ki, hareketlerim yanlış anlaşıldı. mutlaka konuşalım diye görmeden bilgisayarı vermemek istemem, onu ayağıma çağırmak oldu ki benim gözüm hasta olduğundan gitmemiştim ben karşıyakaya. ve vicdan yoksunluğu, hastayım diyorum ya grip mi sandın öküz? benim orda yüzüm gözüm şiş zaten, sen orda sinirden kudurup beni arıyorsun iyi ki hayatımdan çıkarmışım seni ŞEYTAN diye. aslında şeytanlık sessiz kalmazsa ben hiç melek olmicam anne. senin kızların gibi olmicam anne. sen kimsin yaa, beni ağlama krizlerine sokmaya ne hakkın var o gözlerle. HEPSİ GEÇİCEK. ve ben intikam almicam.
bazen duymamak iyi gelmiyor, ama kendine ayırdığın zaman olmasa sen bir hiçsin ve kendinle baş başa kalmak istemenin sebebi biraz daha kendinle kalmamak. çoğunluğun içinde ne kadar çok vakit geçirirsen patavatsızlığınla onları kaçırma ihtimalin yükseliyor, böyle ikircikli kendinden çelişkili şeyler.
sevgi her şeyin üstünden gelir. sevgi değil de belki güven. secure attachment. orada olduğunu bilirsen kendini güvende hissettiğin için, kafanı başka şeylerle meşgul edebilirsin.
kafamı meşgul edecek şeyler, fiziksel olarak beni mahvetmiş şeyler var. ruh ve beden sağlığı bütündür! benimki bir araya gelemedi henüz. birini yakalasam, diğerini yakalarken yine kaçırıyorum, galiba keçileri :/
gözümdeki enfeksiyon henüz geçmedi, hatta sol gözüme de bulaştı, çok zor bir hafta geçirdik Gözde'yle. Gözde olmasaydı her şey çok zor olurdu gerçekten, acımı da paylaştı, derdime de ortak oldu, iyileşiyo oluşuma da tanık oldu. her şeyiyle yanımda oluşunu hissetmem süreci hızlandırmış bile olabilir. Can ya o. içtenlik hissettiriyor kendini ve şükrediyorum gerçekten sahip olduklarım için.
gözlerim için canımı sıktıkça daha kötüye gidiyordu ve ağlamak daha kötü bir hale getiriyordu her şeyi, ben de bıraktım üzülmeyi ve iyiye gidiyor! geçecek ve kurtulacağım enfeksiyondan.
regl oldum bir de, onun sancıları da bambaşka zaten, yaşanılası :D
pilatese başladım yeniden, gözlerim izin vermedi ilk hafta gitmeme ama dün başladım ve gülerken bile karın kaslarım acıyor, ama mayıstan beri daha sağlıklı bir insanım, incelmiş, kilo vermişim. yağ oranım azalmış. böyle devam edeceğim.
ağrıların yükü geçer, bunların hepsi geçici şeyler. daha kalıcısı özge yok. özge zaten yoktu 1 aydır, ben bu eve taşındığım gün bir şokla beni terk etse de benim bir umudum vardı düzeleceğimize dair. sonra saçmasalak hftalar geçti, bilgisayarını istedi ki almaya geleceğinde de benim hala konuşup düzeleceğimize dair umudum vardı, ama işler öyle çirkinleşti ki, hareketlerim yanlış anlaşıldı. mutlaka konuşalım diye görmeden bilgisayarı vermemek istemem, onu ayağıma çağırmak oldu ki benim gözüm hasta olduğundan gitmemiştim ben karşıyakaya. ve vicdan yoksunluğu, hastayım diyorum ya grip mi sandın öküz? benim orda yüzüm gözüm şiş zaten, sen orda sinirden kudurup beni arıyorsun iyi ki hayatımdan çıkarmışım seni ŞEYTAN diye. aslında şeytanlık sessiz kalmazsa ben hiç melek olmicam anne. senin kızların gibi olmicam anne. sen kimsin yaa, beni ağlama krizlerine sokmaya ne hakkın var o gözlerle. HEPSİ GEÇİCEK. ve ben intikam almicam.
3 Aralık 2013 Salı
3kasım'dan
günler geçiyor ve ben zamana yetişmek için hiçbir şey yapmıyorum. zaman algım sıkılganlığımla paralel olduğundan, hızlı geçen zamandan sıkılamıyorum. bir paradoks aslında. zaman yavaş geçerken olanlar daha çok hatrımda kalıyor. travmatik denilen cinsten. her anını hatırladığın zamanlar, derin izler bırakıyor ki sonra acısı da kalsın aklında. şu ara çok da çocuk olmayan aklımla kararlar verdim, hayatımda, güncelimde değişiklikler yapıyorum. olayların içinden bakılmadığında saçma geliyor biliyorum ama şu durumda, gerekli koşulları oluşturup, her şeyi göze almışken, beklemenin ve elalemin ne diyeceğini düşünmenin bir anlamı ya da bizi götürdüğü bir yer yok. aile bağlarımızı savunmanın da bir gereği yok. zaten keza bizi yetiştirme tarzları keza bize verilenler, yani harçlığımı ve sorumluluklarımı ve kendimi kontrol edebileceğimi öğretti bana. idareleri olmayı öğretti, iradeli olmayı da. idare etme konusunda hala aşamadığım yönler olsa da, tek etken ben olmadığım için araştırma yöntemleri dersinde öğrendiğim 'confounding' karıştırıcı değişken olduğu için göz ardı edilebilecek noktalar var. her neyse ben, uzun zaman önce verdiğim bir kararı hayata geçirebilme fırsatı buldum ve şuan muhtemelen herkesi karşıma alacak bir hamle yapıyorum. zaten yanımda olduklarını hissetmiyorum, zaten üstüme gelip karşımda olurlarsa herkesten iyice kopacağımı biliyorum. bunu bir ihtimal olarak görmediklerini, yapacaklarının 'otorite' baskısıyla yapılacağını biliyorum ancak alacağım tepkiler beni mutlu etmeyeceği gibi, kararlarımı da değiştirmeyecek.
bunca şeye rağmen,
oysa yollar ne kadar güzel. düşünüp karar vermek için. düşündüğünü birkaç kez tartmak için. akıp gidiyo ağaçlar her zaman. her şey geride kalıyor ve gözden uzaklaştığında yokmuş gibi davranabiliyorsun. aklın orda kalmasın çünkü başka yollar var, başka yollarda başka şeyler. yol devam etmediğinde saplanıp kaldığında bir yerlerde geçip gidenle hanlık yaparsın.
günler geçiyor ve ben zamana yetişmek için hiçbir şey yapmıyorum. zaman algım sıkılganlığımla paralel olduğundan, hızlı geçen zamandan sıkılamıyorum. bir paradoks aslında. zaman yavaş geçerken olanlar daha çok hatrımda kalıyor. travmatik denilen cinsten. her anını hatırladığın zamanlar, derin izler bırakıyor ki sonra acısı da kalsın aklında. şu ara çok da çocuk olmayan aklımla kararlar verdim, hayatımda, güncelimde değişiklikler yapıyorum. olayların içinden bakılmadığında saçma geliyor biliyorum ama şu durumda, gerekli koşulları oluşturup, her şeyi göze almışken, beklemenin ve elalemin ne diyeceğini düşünmenin bir anlamı ya da bizi götürdüğü bir yer yok. aile bağlarımızı savunmanın da bir gereği yok. zaten keza bizi yetiştirme tarzları keza bize verilenler, yani harçlığımı ve sorumluluklarımı ve kendimi kontrol edebileceğimi öğretti bana. idareleri olmayı öğretti, iradeli olmayı da. idare etme konusunda hala aşamadığım yönler olsa da, tek etken ben olmadığım için araştırma yöntemleri dersinde öğrendiğim 'confounding' karıştırıcı değişken olduğu için göz ardı edilebilecek noktalar var. her neyse ben, uzun zaman önce verdiğim bir kararı hayata geçirebilme fırsatı buldum ve şuan muhtemelen herkesi karşıma alacak bir hamle yapıyorum. zaten yanımda olduklarını hissetmiyorum, zaten üstüme gelip karşımda olurlarsa herkesten iyice kopacağımı biliyorum. bunu bir ihtimal olarak görmediklerini, yapacaklarının 'otorite' baskısıyla yapılacağını biliyorum ancak alacağım tepkiler beni mutlu etmeyeceği gibi, kararlarımı da değiştirmeyecek.
bunca şeye rağmen,
oysa yollar ne kadar güzel. düşünüp karar vermek için. düşündüğünü birkaç kez tartmak için. akıp gidiyo ağaçlar her zaman. her şey geride kalıyor ve gözden uzaklaştığında yokmuş gibi davranabiliyorsun. aklın orda kalmasın çünkü başka yollar var, başka yollarda başka şeyler. yol devam etmediğinde saplanıp kaldığında bir yerlerde geçip gidenle hanlık yaparsın.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)