kim derdi ki okulun ilk günü gelmen gereken yere artık her gün gelmek isteyeceğini..
burasının bir kış mabedine dönüşeceğini, yaz mabedinin buraya birkaç duvar uzakta olduğunu?
ilim irfan yuvası kızım burası, soğuktan ya da evden sonsuza kadar kaçamazsın burada. burasının kuralları ve kapanış saati var. senin yalnızlığının bir saati yok! ilgiye açlığının, hormonlarının bir takvimi olabilir ancak bu umrumuzda değil tabi ki.
saat 8. eve gidiyorum. eve niye gidiyorum. burası 10a kadar açık. eve gitmek istemiyorum. ilk sığınma günüm, sessizliğim başarılıydı. sessizliğe gömülmek, sonrasında konuşmak istersen kendine hakim olmayı zorlaştırıyor. insanın başka avukatları varken, kendinin hakimi olabilir mi? mide bulandırıcı tüm yargılar.
27 Kasım 2012 Salı
25 Kasım 2012 Pazar
sakız yutmayı bırakmam, 19. yaşımın sonlarına denk gelir. korkunç bile bulantılarıyla, kusmalarıyla gelen bir günün acaba hamile miyim lan esprisini bile yapamicak olduğunu fark etmem de 19. yaşımın sonlarına gelir. sona geldik canlarım.. 19un bitmesine 2 ay bile kalmamışken, yine kutlanamayacak bir yeni yaş.. yanında kimler olacağının hiç garantisi yok. bırakın da yalnızlıktan öleyim.
11 Kasım 2012 Pazar
nether- never
netherland biraz neverland gibi, heryerinde laleler olan bir yer hayal etsenize ya orası hiç olmayan harikalar diyarınız değil midir, değil de nedir. galiba önümüzdeki yıllarda hedef 2014. 2023e çok var ozaman 30 olacağımdan ötürü plan yapmıyoruz. belki bir gün gidip oralarda yaşarım sevdiceğimle, olmayan biryerde. sevdiceğim bana her sabah bir lale bir öpücükle birlikte.
1 Kasım 2012 Perşembe
tarihlerden..
6ekim sabahı.. hava değişikliği için antalya'ya gidecek oluyorum. hava değişikliğine ihtiyacım var çünkü boğuluyorum burada. bu şehirden değil aslında, şehirdeki şeylerin yerlerinden. yanlış yerlerdeyiz belki de.. belki yanlış kişi yanlış yerde olmasa kimse boğulmayacak cankurtaranların olduğu yerlerde. değişiklikler iyi gelir de ağlamam diye, güçlenirim diye. insan kendini güçsüz der mi, hisseder de der mi bunu yine de, dedirtiyorlar işte.. kaçacak delik bulamayınca insan gücünün arkasına sığınıyor. herneyse, bilet sabah 8de. geceden alınmış nasılsa uyanırım diye.. dualar ediliyor uyumadan nolur ağlamayayım diye. sabah olmuş 08:10 bir hışımla uyanış.. kafama ne kadar vursam az, otobüs kaçmış. çişimi yapsam mı yapmasam mı çıkmadan diye büyük bir telaş.. yapmasam daha kötü olacak biliyorum. en gergin sabah çişi, normalde günün en rahatlatıcısı aslında, sanki normal bir durum var ortada. geceden hazırladığım çantamı kapıp bir başka hışımla evden çıkıyorum koşuyorum en yakındaki bilet satıcısına, anlatıcam durumu böyle böyle naparım diye.. o esnada bilet alan insan bir türlü konuşmamıza zaman bırakmıyor, o arada otogara giden servis geliyor ve bir hışım daha.. oradaki meşgulle konuşmamaya karar veriyorum. istikamet otogar. durumu anlattığım kadın yapacak bir şey yok diyor, yeni bilet alacaksın. surat zaten yerlerde.. ne desem de fayda etmeyecek değil mi?
asıl yetkili ablayı çağırıyor, böyle böyle otobüsü kaçırdım ben diyorum, başka param da yok, zaten ilk defa başıma geliyor böyle bir şey (hafif gözyaşı -bu önemli bir nokta-) zaten cenazeye gidiyordum, her şey üst üste geldi. tamam diyor, ben halledicem, gidiceksin bir sonraki araçla. sevinmeler teşekkürler minnetler iyi niyetler falan hepsi. sonrasında asıl cenazenin kendi cenazem olduğunu fark ettiriyor kafada yanan ampüller.. niye götüresin ki o ruhu başka hava sahalarına değişsin diye.. zaten değişen şeyler bu hale getirmiş beni. insanlar sevme sebeplerini unutmuş, merhamet bekliyorum ben de. yol 8buçuk saat sürdü sonra bir yağmurla karşıladı antalya beni. gidişime ağlardı bu şehir eskiden, biliyorum sorun şehirlerde değil.
asıl yetkili ablayı çağırıyor, böyle böyle otobüsü kaçırdım ben diyorum, başka param da yok, zaten ilk defa başıma geliyor böyle bir şey (hafif gözyaşı -bu önemli bir nokta-) zaten cenazeye gidiyordum, her şey üst üste geldi. tamam diyor, ben halledicem, gidiceksin bir sonraki araçla. sevinmeler teşekkürler minnetler iyi niyetler falan hepsi. sonrasında asıl cenazenin kendi cenazem olduğunu fark ettiriyor kafada yanan ampüller.. niye götüresin ki o ruhu başka hava sahalarına değişsin diye.. zaten değişen şeyler bu hale getirmiş beni. insanlar sevme sebeplerini unutmuş, merhamet bekliyorum ben de. yol 8buçuk saat sürdü sonra bir yağmurla karşıladı antalya beni. gidişime ağlardı bu şehir eskiden, biliyorum sorun şehirlerde değil.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)